24 Ekim 2013 Perşembe

İşte bu bizim doğum hikayemiz :)

Doğum hikayemizi anlatmadan önce biraz hamilelik sürecimden bahsedelim :)

Genel olarak sorunsuz bir hamilelik geçirdim diyebilirim. 30 + 1 de doğum için yakın bir arkadaşımla da beraber Amerika yollarındaydım, daha doğrusu semalarında :) Chicago’da kardeşimle beraber kaldık. O dönem kardeşim de orada dil eğitimi alıyordu ve ben direk hazıra kondum :) Annem hamileliğim 35. haftasında, eşim ise 39. haftasında doğuma 10 gün kala gelecekti. Her ikisinin gelişini de beklemek ciddi anlamda bir stres oldu benim için. İnsanın doğum sırasında yanında annesinin olmasının ne kadar güzel ve şükredilecek bir şey olduğunu doğum zamanında anladım gerçekten. Bu arada Amerika'da doğum ile ilgili tecrübe ve deneyimleri başka bir yazıda paylaşacağım inşallah :)

Annemlerin (Babamla beraber geleceklerdi ve babam annemi bırakıp dönecekti) gelmesinden 1-2 gün önceki doktor kontrolünde bebeğimin boynuna kordon dolandığını öğrendim. Nasıl bir stres olduğunu tahmin edebilirsiniz. O an duyduğum panikle doktoruma da çok fazla ayrıntı soramadım; doğumu etkiler mi, tehlikeleri nelerdir vs. şeklinde. Eve gider gitmez nette araştırma yaptım ve çok fazla kötü senaryo ile karşılaştım maalesef. Bu arada annemle de telefonla konuştum ve durumu anlattım. Annem de boş durmamış Türkiye’deki doktorlarımı da aramıştı :) Neyse efendim, annem ve babam sonunda sağ salim ben doğurmadan yetiştiler :) 1 hafta gezdik, tozduk, yedik, içtik ve ben bolca yürüdüm! Babam artık uyarmaya başlamıştı yavaş, sakin, dinlen biraz diye. Velhasıl kelam babamın gidişinin ertesi günü olan doktor kontrolümde (37. Hafta) bebeğin doğum kanalına inmiş olduğunu öğrendik. Eşimin gelmesine henüz 2 hafta vardı ve 2 hafta dayanabileceğimden emin değildim ben maalesef. Bu yüzden gelişini 1 hafta önce çektik ve ben de 1 hafta boyunca yataktan kalkmadan yattım :) Canım annem biraz sıkıldı tabii bu dönem :) Yatakta geçirdiğim hafta başka bir doktor kontrolüm daha vardı ve çatı muayenesi yapılacaktı. Son derece acılı bir çatı muayenesinden sonra eve dönerken yolda WC’ye gitme ihtiyacı duydum ve bir miktar kanamam olduğunu farkettim. Yaşadığım stresi anlatmam mümkün değil. Serdar’ın gelmesine 2 gün vardı ve benim doğumum başlamıştı! Yani bence :) Hemen eve geldik, doktoru aradım o sırada hastası vardı cevap veremedi, acil bana geri dönmesini rica ettim sekreterden. Bu sefer de nişan olduğunu tahmin ettiğim şey geldi :) Anneme panikle hemen hazırlanmasını, doğumum başlayabileceğini söyledim :) Bu arada Serdar’ı da arayıp ortalığı ayağa kaldırmayı unutmadım tabii :) Neyse ben bu ruh hali içerisindeyken doktorum aradı ve çatı muayenesinden sonra kan gelebileceğini ve söylemediği için hatanın kendinde olduğunu söyleyerek beni rahatlattı. Ben tabii hemen yine yatağa atladım :) Su içmeye bile kalkmayarak ve ayrıca adaklar adayarak eşimi bekledim. (Bu arada doğumdan sonra hem eşim hem de ben her şeye adak adadığımız için 6 tane koyun kestirip dağıttırdık:)) Neyse ki 23 Mayısta eşim de ben doğurmadan sağ salim geldi :) Gelir gelmez de beni yürüyüşe çıkardı hadi bakalım artık doğur diye :) 24 Mayıstaki doktor kontrolünde 1,5 cm lik açılma görüldü, bu arada ben yine pek hoş olmayan bir alttan muayene daha geçirdim. Bu sefer de bende başladı doğum korkusu :) Daha doğmasın, 10 Haziran’ı beklesin, hazır değilim vs şeklinde geçiyordu günlerim :) 28 Mayıs 2012 mayıs ayının son Pazartesi Memorial Day sebebi ile resmi bir tatil günüydü Amerika’da, biz de hep beraber pikniğe gitmiştik. Burada da annem ve arkadaşım beni deli gibi yürüttüler. Hatta ben diyordum ya işte kendimi yorgun hissediyorum yeter vs yok devam ettiriyorlar :) Neyse akşam eve geldik, normalde sabahları alırım ama o gün akşamdan bir duş aldım. Tam duştan çıktım giyindim derken birden bir baskı hissettim rahmimde, hatta 15-20 saniye de durdum, bişey olmadı. Girdik yatağımıza yattık :)

Sabah 4 gibi bir ıslaklık hissettim, dedim su mu acaba, gittim lavaboya daha fazla gelmeye başladı. Evet dedim suyum geldi, ama benden beklenmedik bir şekilde sakinim. Çıktım banyodan eşimi uyandırdım dedim suyum geldi benim hadi kalk :) Önce bi anlayamadı sonra fırladı bütün evi kaldırdı birden, herkes bir panik bir panik sormayın :) Hatta doğumdan sonra doktorum anlattığında baya güldük, eşim sabah doktorumu arayıp “Benim suyum, yok bizim, yani Tuğba’nın suyu geldi” şeklinde panik havasında bilgilendirme yapmış :) Doktorumuz Tuğba’nın mı Serdar’ın mı suyu geldi anlamadım diye baya dalga geçti :) Neyse biz atladık arabaya hastaneye doğru yola çıktık. Benim sakinliğim devam ediyor, bir yandan da tetikte bekliyorum acaba sancılar ne zaman başlayacak diye. Her an böyle şiddetli bir acıyla karnımı tutcam gibi hissediyorum. Derken hastaneye vardık, tekerlikli sandalyeler falan bir koşturma ama bende hala tık yok. Genelde alışık olduğumuz panik şeklinde hastaneye gelen hamilelerin aksine ben gayet sakin ve kikirdemeler eşliğinde giriyorum :) Hastanede önce beni bir odaya aldılar ve sadece 1 kişinin benimle gelebileceğini söylediler. Eşim geldi. Burada NST cihazına bağlanacakmışım. Önlüğümü giydim uzandım yatağa ve başladık sancı beklemeye. Bu arada saat 6 buçuğa geliyordu, bende hala sancı yok tabii. Sonra beni asıl doğumu yapacağım ve sonrasında kalacağım odaya aldılar ve sonunda annemler de yanıma geldi :) Saat 9 gibiydi, hemşire eğer sancım gelmezse suni sancı vereceklerini söyledi. Bu arada sık sık da eğer epidural istiyorsam bunu şimdiden söylememim iyi olacağını söylüyordu.(Burada benim inanılmaz bir bilgi eksikliğim ortaya çıkıyor; ben epidurali narkoz gibi bir şey sanıyordum, yani verecekler bir kere sonra etkisi yavaş yavaş geçmeye başlayacak. O yüzden de son anda alayım ki doğum anını hissetmeyeyim diye düşündüm kendimce. Ama gel gelelim öle değilmiş, epidural dediğimiz şey serum gibiymiş :) Yani neden kafamda kendi kendime böyle bir şey uydurduğumu ve hatta buna inandığımı hala anlayabilmiş değilim.) Epidural konusunda yanlış bilgimden dolayı epidural tekliflerini geri çevirmeye devam ediyordum :) Bu arada saat 12 oldu ve benim sancımı da arttırmaya başladılar derken ben dayanamayacağım duruma geldim ve dedim ki “Hadi gelsin epidural, hemen şu anda”. Bu sefer de efendim anestezi uzmanı sezeryana girmemiş mi, yok ortada. Ya diyorum suni sancıyı kesin bari, o da yok. O sırada bir ağrı kesici yaptılar bana ve etkisinin 2 saat (!) süreceğini söylediler. Saatlerimiz bu arada 14:00 ı gösteriyor. Hemen saate bakıyorum ki ne kadar rahat edeceğimi bileyim. Ağrı kesiciden sonra bir uyudum ama ne uyku, hayatımdaki en tatlı uyku! Sonra birden sancı yeniden başladı, bi baktım saat 14:15 14:20 arası bir şey. Ya dedim bunun etkisi geçti, ben aynı şeyleri hissediyorum yeniden. Yeniden başladım nerede kaldı bu epidural vs diye :) Sanırım tam olarak bu sıradaydı, açılmamı kontrole gelmişlerdi, 4,5 ya da 5 cm demişti doktor ve suni sancıyı biraz azalttılar. Derken efendim bir süre sonra anestezi uzmanı göründü kapıda, hayatımın en mutlu anlarından biriydi sanırım :) Epidurali yaptı, o anda ben de bir tüy kadar hafifledim. Allah’ım ne mucizevi bir şeydir o epidural :) Epiduralden çok kısa bir süre sonra da zaten açılmamı yeniden kontrole geldiler, hoop 7,5 cm dediler ve suyum patlatıldı. Denildiğine göre eğer epiduralden önce olsaymış bu açılma kontrolü, epidurali vermezlermiş, Allah’ım neyse ki öyle bir şey olmadı :) Saat 5 gibi kendi doktorum geldi ve bulunduğum oda bir anda bir doğumhaneye dönüştü. Yukarıdan bir şeyler indi, ayaklarım kalktı. Doğum esnasında çok başarılı olduğumu söyleyemeyeceğim maalesef. Baya zorlandım, hadi hadi hadi derken saat 17:26’da oğlum dünyaya gözlerini açtı :) Minik bir battaniyeye sarıp hemen verdiler göğsüme doğru. Bu esnada canımızı sıkan bir şey oldu maalesef. Kaan’ın anne karnında son zamanlarda aldığı bir pozisyondan dolayı sağ ayağı böyle arkaya doğru kıvrılmış çıktı. Doktorlar direk olarak bunun anne karnındaki pozisyonundaki duruşundan kaynaklanmış olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu söylediler ama tabii özellikle annem ve eşim baya tedirgin oldu. Ben hiç korkmadım esasen. Yani hiç kötü bir his olmadı içimde. Doğum sırasında orada olan çocuk doktoru da kötü bir şey olmadığını düşündüğünü söyledi ama yine de sabah ortopediste gösterilmesinin iyi olacağını söyledi. O gece Kaan maalesef biraz kusmuş olduğu için gözetim odasında kaldı L Ben de zaten böyle olmasını istedim. İki saatte bir annem ve ben hemen karşımızdaki gözetim odasına giderek Kaan’ı besledik :) Sabah erkenden doktorumuz hastaneye geldi, eşim de geldi. (Gece annemin benimle kalmasının daha iyi olacağını düşündük ki gerçekten de öyle oldu, annem sağ olsun çok kolaylık sağladı benim için.) Ortopedi doktoru da hiçbir problem olmadığını söylemişti. Eşim, annem ve doktorum birbirlerine sarılıp ağladılar :) Benim içimde hiçbir kötü his yoktu gerçekten, yani gece de hiç aklıma gelmedi bir sorun olabileceği, ama annemler sabaha kadar uyumamış. Neyse ki kötü bir haber de gelmedi ve mutlu mesut çıktık hastaneden :) Bu arada Kaan Amerika’da 29 Mayıs 17:26 da doğdu ama Türkiye’de zaman 30 Mayıs 01:26 idi :) Ben ikisini de doğum günü olarak kabul ediyorum :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder