Doğum hikayemizi
anlatmadan önce biraz hamilelik sürecimden bahsedelim :)
Genel olarak sorunsuz
bir hamilelik geçirdim diyebilirim. 30 + 1 de doğum için yakın bir arkadaşımla
da beraber Amerika yollarındaydım, daha doğrusu semalarında :) Chicago’da kardeşimle beraber kaldık. O dönem
kardeşim de orada dil eğitimi alıyordu ve ben direk hazıra kondum :) Annem hamileliğim 35. haftasında, eşim
ise 39. haftasında doğuma 10 gün kala gelecekti. Her ikisinin gelişini de
beklemek ciddi anlamda bir stres oldu benim için. İnsanın doğum sırasında
yanında annesinin olmasının ne kadar güzel ve şükredilecek bir şey olduğunu
doğum zamanında anladım gerçekten. Bu arada Amerika'da doğum ile ilgili tecrübe ve deneyimleri başka bir yazıda paylaşacağım inşallah :)
Annemlerin (Babamla
beraber geleceklerdi ve babam annemi bırakıp dönecekti) gelmesinden 1-2 gün
önceki doktor kontrolünde bebeğimin boynuna kordon dolandığını öğrendim. Nasıl bir
stres olduğunu tahmin edebilirsiniz. O an duyduğum panikle doktoruma da çok
fazla ayrıntı soramadım; doğumu etkiler mi, tehlikeleri nelerdir vs. şeklinde. Eve
gider gitmez nette araştırma yaptım ve çok fazla kötü senaryo ile karşılaştım
maalesef. Bu arada annemle de telefonla konuştum ve durumu anlattım. Annem de
boş durmamış Türkiye’deki doktorlarımı da aramıştı :) Neyse efendim, annem ve babam sonunda sağ
salim ben doğurmadan yetiştiler :) 1 hafta gezdik, tozduk, yedik, içtik ve
ben bolca yürüdüm! Babam artık uyarmaya başlamıştı yavaş, sakin, dinlen biraz
diye. Velhasıl kelam babamın gidişinin ertesi günü olan doktor kontrolümde (37.
Hafta) bebeğin doğum kanalına inmiş olduğunu öğrendik. Eşimin gelmesine henüz 2
hafta vardı ve 2 hafta dayanabileceğimden emin değildim ben maalesef. Bu yüzden
gelişini 1 hafta önce çektik ve ben de 1 hafta boyunca yataktan kalkmadan
yattım :) Canım annem biraz sıkıldı tabii bu dönem :) Yatakta geçirdiğim hafta başka bir doktor
kontrolüm daha vardı ve çatı muayenesi yapılacaktı. Son derece acılı bir çatı
muayenesinden sonra eve dönerken yolda WC’ye gitme ihtiyacı duydum ve bir
miktar kanamam olduğunu farkettim. Yaşadığım stresi anlatmam mümkün değil. Serdar’ın
gelmesine 2 gün vardı ve benim doğumum başlamıştı! Yani bence :) Hemen eve geldik, doktoru aradım o sırada
hastası vardı cevap veremedi, acil bana geri dönmesini rica ettim sekreterden.
Bu sefer de nişan olduğunu tahmin ettiğim şey geldi :) Anneme panikle hemen hazırlanmasını,
doğumum başlayabileceğini söyledim :) Bu arada Serdar’ı da arayıp ortalığı
ayağa kaldırmayı unutmadım tabii :) Neyse ben bu ruh hali içerisindeyken
doktorum aradı ve çatı muayenesinden sonra kan gelebileceğini ve söylemediği
için hatanın kendinde olduğunu söyleyerek beni rahatlattı. Ben tabii hemen yine
yatağa atladım :) Su içmeye bile kalkmayarak ve ayrıca adaklar adayarak eşimi bekledim. (Bu
arada doğumdan sonra hem eşim hem de ben her şeye adak adadığımız için 6 tane
koyun kestirip dağıttırdık:)) Neyse ki 23 Mayısta eşim de ben doğurmadan sağ salim geldi :) Gelir gelmez de beni yürüyüşe çıkardı
hadi bakalım artık doğur diye :) 24 Mayıstaki doktor kontrolünde 1,5 cm
lik açılma görüldü, bu arada ben yine pek hoş olmayan bir alttan muayene daha
geçirdim. Bu sefer de bende başladı doğum korkusu :) Daha doğmasın, 10 Haziran’ı beklesin,
hazır değilim vs şeklinde geçiyordu günlerim :) 28 Mayıs 2012 mayıs ayının son Pazartesi
Memorial Day sebebi ile resmi bir tatil günüydü Amerika’da, biz de hep beraber
pikniğe gitmiştik. Burada da annem ve arkadaşım beni deli gibi yürüttüler.
Hatta ben diyordum ya işte kendimi yorgun hissediyorum yeter vs yok devam
ettiriyorlar :) Neyse akşam eve geldik, normalde sabahları alırım ama o gün akşamdan bir
duş aldım. Tam duştan çıktım giyindim derken birden bir baskı hissettim
rahmimde, hatta 15-20 saniye de durdum, bişey olmadı. Girdik yatağımıza yattık :)
Sabah 4 gibi bir
ıslaklık hissettim, dedim su mu acaba, gittim lavaboya daha fazla gelmeye
başladı. Evet dedim suyum geldi, ama benden beklenmedik bir şekilde sakinim.
Çıktım banyodan eşimi uyandırdım dedim suyum geldi benim hadi kalk :) Önce bi anlayamadı sonra fırladı bütün
evi kaldırdı birden, herkes bir panik bir panik sormayın :) Hatta doğumdan sonra doktorum
anlattığında baya güldük, eşim sabah doktorumu arayıp “Benim suyum, yok bizim,
yani Tuğba’nın suyu geldi” şeklinde panik havasında bilgilendirme yapmış :) Doktorumuz Tuğba’nın mı Serdar’ın mı suyu
geldi anlamadım diye baya dalga geçti :) Neyse biz atladık arabaya hastaneye doğru
yola çıktık. Benim sakinliğim devam ediyor, bir yandan da tetikte bekliyorum
acaba sancılar ne zaman başlayacak diye. Her an böyle şiddetli bir acıyla
karnımı tutcam gibi hissediyorum. Derken hastaneye vardık, tekerlikli
sandalyeler falan bir koşturma ama bende hala tık yok. Genelde alışık olduğumuz
panik şeklinde hastaneye gelen hamilelerin aksine ben gayet sakin ve
kikirdemeler eşliğinde giriyorum :) Hastanede önce beni bir odaya aldılar ve
sadece 1 kişinin benimle gelebileceğini söylediler. Eşim geldi. Burada NST
cihazına bağlanacakmışım. Önlüğümü giydim uzandım yatağa ve başladık sancı
beklemeye. Bu arada saat 6 buçuğa geliyordu, bende hala sancı yok tabii. Sonra beni
asıl doğumu yapacağım ve sonrasında kalacağım odaya aldılar ve sonunda annemler
de yanıma geldi :) Saat 9 gibiydi, hemşire eğer sancım gelmezse suni sancı vereceklerini
söyledi. Bu arada sık sık da eğer epidural istiyorsam bunu şimdiden söylememim
iyi olacağını söylüyordu.(Burada benim inanılmaz bir bilgi eksikliğim ortaya
çıkıyor; ben epidurali narkoz gibi bir şey sanıyordum, yani verecekler bir kere
sonra etkisi yavaş yavaş geçmeye başlayacak. O yüzden de son anda alayım ki
doğum anını hissetmeyeyim diye düşündüm kendimce. Ama gel gelelim öle değilmiş,
epidural dediğimiz şey serum gibiymiş :) Yani neden kafamda kendi kendime böyle
bir şey uydurduğumu ve hatta buna inandığımı hala anlayabilmiş değilim.)
Epidural konusunda yanlış bilgimden dolayı epidural tekliflerini geri çevirmeye
devam ediyordum :) Bu arada saat 12 oldu ve benim sancımı da arttırmaya başladılar derken ben
dayanamayacağım duruma geldim ve dedim ki “Hadi gelsin epidural, hemen şu anda”.
Bu sefer de efendim anestezi uzmanı sezeryana girmemiş mi, yok ortada. Ya diyorum
suni sancıyı kesin bari, o da yok. O sırada bir ağrı kesici yaptılar bana ve
etkisinin 2 saat (!) süreceğini söylediler. Saatlerimiz bu arada 14:00 ı
gösteriyor. Hemen saate bakıyorum ki ne kadar rahat edeceğimi bileyim. Ağrı kesiciden
sonra bir uyudum ama ne uyku, hayatımdaki en tatlı uyku! Sonra birden sancı
yeniden başladı, bi baktım saat 14:15 14:20 arası bir şey. Ya dedim bunun etkisi
geçti, ben aynı şeyleri hissediyorum yeniden. Yeniden başladım nerede kaldı bu
epidural vs diye :) Sanırım tam olarak bu sıradaydı, açılmamı kontrole gelmişlerdi, 4,5 ya da
5 cm demişti doktor ve suni sancıyı biraz azalttılar. Derken efendim bir süre
sonra anestezi uzmanı göründü kapıda, hayatımın en mutlu anlarından biriydi
sanırım :) Epidurali yaptı, o anda ben de bir tüy kadar hafifledim. Allah’ım ne
mucizevi bir şeydir o epidural :) Epiduralden çok kısa bir süre sonra da
zaten açılmamı yeniden kontrole geldiler, hoop 7,5 cm dediler ve suyum
patlatıldı. Denildiğine göre eğer epiduralden önce olsaymış bu açılma kontrolü,
epidurali vermezlermiş, Allah’ım neyse ki öyle bir şey olmadı :) Saat 5 gibi kendi doktorum geldi ve
bulunduğum oda bir anda bir doğumhaneye dönüştü. Yukarıdan bir şeyler indi,
ayaklarım kalktı. Doğum esnasında çok başarılı olduğumu söyleyemeyeceğim
maalesef. Baya zorlandım, hadi hadi hadi derken saat 17:26’da oğlum dünyaya
gözlerini açtı :) Minik bir battaniyeye sarıp hemen verdiler göğsüme doğru. Bu esnada
canımızı sıkan bir şey oldu maalesef. Kaan’ın anne karnında son zamanlarda
aldığı bir pozisyondan dolayı sağ ayağı böyle arkaya doğru kıvrılmış çıktı.
Doktorlar direk olarak bunun anne karnındaki pozisyonundaki duruşundan
kaynaklanmış olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu söylediler ama tabii
özellikle annem ve eşim baya tedirgin oldu. Ben hiç korkmadım esasen. Yani hiç
kötü bir his olmadı içimde. Doğum sırasında orada olan çocuk doktoru da kötü
bir şey olmadığını düşündüğünü söyledi ama yine de sabah ortopediste gösterilmesinin
iyi olacağını söyledi. O gece Kaan maalesef biraz kusmuş olduğu için gözetim
odasında kaldı L Ben de zaten böyle olmasını istedim. İki saatte bir annem ve ben hemen
karşımızdaki gözetim odasına giderek Kaan’ı besledik :) Sabah erkenden doktorumuz hastaneye
geldi, eşim de geldi. (Gece annemin benimle kalmasının daha iyi olacağını
düşündük ki gerçekten de öyle oldu, annem sağ olsun çok kolaylık sağladı benim
için.) Ortopedi doktoru da hiçbir problem olmadığını söylemişti. Eşim, annem ve
doktorum birbirlerine sarılıp ağladılar :) Benim içimde hiçbir kötü his yoktu
gerçekten, yani gece de hiç aklıma gelmedi bir sorun olabileceği, ama annemler
sabaha kadar uyumamış. Neyse ki kötü bir haber de gelmedi ve mutlu mesut çıktık
hastaneden :) Bu arada Kaan Amerika’da 29 Mayıs 17:26 da doğdu ama Türkiye’de zaman 30
Mayıs 01:26 idi :) Ben ikisini de doğum günü olarak kabul ediyorum :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder